Suskunluğun Yükü: Tepkisizlik Yeni Bir Erdem Mi?

Emre Şemin


Yalnızlığa karşı verdiğim mücadele, sıkılmamak için açtığım bir radyo gibisin. Kendini kıymetli hissetmeni sağlayan ilgim ve alakam, başka bir oyuncak bulmama bakar. Öyle demedi tabi; “Benim için çok önemli ve özelsin. Sen benim konfor alanımsın,” dedi. İnsanların uğruna can verdiği değer vermek, sevilmek, özel hissettirilmek gibi duyguları bir avantaj olarak görmüyordu. Umursadığı tek şey yalnız kalmamak ve belki ara sıra egosunu tatmin etmek için sıradan insanların arasında sıra dışı sözler sarf etmekti.

Ancak, en çok zevk aldığı şey, “ego savaşları” diye isimlendirdiği zeki insanlarla yaptığı münazara tarzındaki tartışmalardı. Ara sıra aptal hissedip pes etmesinler diye haklı çıktıklarını sanmalarını sağlıyordu, sırf ego mastürbasyonuna devam edebilmek için. Ama her şeye rağmen, ne kadar aciz olduğunun da farkındaydı.

Herkesin kendisini beğendirmek için olduğundan daha iyi göstermeye ya da bazıları gibi kendini tezkiye etmeye çalıştığı bir dünyada, onun böyle alışkanlıkları yoktu. Bazı insanlar, kendilerini aklamak ya da masum göstermek uğruna bütün insanlığı suçlama potansiyeline sahipken o, iyi özelliklerini abartmadan, sıradan görerek önemsemezdi. Kötü özelliklerini ise utanmadan, saklamadan, kınanma ve yerilme endişesi taşımadan insanlığın önüne rahatça sergilerdi.

Yaptıklarımız, aslında kendimiz hakkında çok az şey söyler. Oysa konuştuklarımız, sustuklarımız ve ne hakkında konuşurken heyecanlı ya da endişeli hissettiğimiz, zihin anatomimizi ortaya koymaz mı? İşte o zaman maske düşer, yüz kalır ortada.

Sorulmadıkça kendine dair bir şey anlatmazdı. Bu yüzden bazıları onun farklı ya da gizemli görünmeye çalıştığı kuruntusuna kapılmıştı. Bu tepkilere karşı tek tepkisi ise tepkisizlikti. Evet bayım, tepkilere karşı tepkisiz kalabilme becerisi yüksek bir olgunluk seviyesidir. Yanlış anlamayın; bunu gerektiğinde yapabilmek öyledir. Gerektiğinde duyguları kontrol etmek, durumu daha iyi anlamak ve sağlıklı bir iletişim kurmak amacıyla yapıldığında ise gerçekten olgunluk göstergesi olabilir.

Ani tepki vermek yerine durup düşünmek ve üçüncü bir göz olarak tarafsız değerlendirme yapmak daha yerinde olur. Ancak, pasiflik ya da sorunlardan kaçmak için tepkisiz kalmak, sorunu çözmek şöyle dursun, başka sorunlara yol açabilir. Örneğin, bir iş yerinde bir çalışan sürekli olarak psikolojik tacize uğruyorsa, bunu fark ettiğinizde müdahale etmemeniz ya da başkalarına bildirmemeniz, tacizin devam etmesine sebep olabilir ve tacize uğrayan kişinin iş performansı ve psikolojik sağlığı ciddi şekilde etkilenebilir.

Artık en iyi yaptığımız şeylerden biri tepkisizlik. Tek bir toplum ya da ülkeden bahsetmiyorum; hepimiz bu konuda hemfikiriz. Dünya adeta el ele vermiş, sessizliğin kutsanması için çaba gösteriyor gibi. Ne kadar da olgunlaşmışız, değil mi? Toplumları böyle görmek (!) beni gururlandırıyor. Tepkisizlik, en büyük meziyetimiz haline geldi. Zulme ve haksızlığa karşı susmak, bize hem enerji tasarrufu sağlıyor hem de sahte bir vicdan huzuru kazandırıyor.

Artık kimse gereksiz yere adalet mücadelesine girişmiyor. Oturup olanları izlemek modern “olgunluk” sembolü oldu.

• Haksızlık mı var? Hiç sorun değil. Nasıl olsa birileri çıkar, bir gün halleder. Bizim tatlı uykularımızı bozacak değil ya!

• Adaletsizlik mi? Dert etmeye gerek yok. En azından biz rahatsız edilmiyoruz. Yeterince “konforlu” bir adalet anlayışımız var.

• Zulüm mü? Kimin başına geliyorsa, sabır dilesin. Sonuçta sabır, en büyük erdemdir, değil mi?

Toplumların bu muhteşem umursamazlığı sayesinde artık daha az tartışma, daha az çatışma var! Hem kim haklı, kim haksız; bunları düşünmek yorucu, aziz bayım. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışını öyle bir içselleştirdik ki yılanlar bile bize minnettar.

Bu kadar tepkisiz bir dünyanın vatandaşları olmakla övünmeliyiz. Çünkü biz, sorumluluğu başkalarına devretme sanatını kusursuzca icra ediyoruz! Zira herkesin sustuğu yerde, en azından kimseye aykırı düşme riski yok, değil mi? Yaşasın sessiz devrim!