SOYAĞACI
Yazan: Thomas Hardy
Mütercim: Behçet Koray
I
Gecenin derinliğinde eğildim
Bir vakanüvisin bana ait olarak verdiği soyağacının üzerine
Ve orada eğilirken, yarı giyinik halde,
Penceremin perdesiz camları içeriye sızdırdı,
Yaşlı ayın sulusepken ışığını.
Yeşil sıvı kaplı bulutlar hızla geçiyordu, sessiz ve soğuk bir şekilde yuvarlanan,
Bir dalganın içinde süzülen bir yunusun gözü gibi.
II
Böylece, atamın ektiği ağacı tararken,
Ve şu kişiyle evlenenin hiyerogliflerini,
Altında soyağacıyla çizilmiş çocukları,
Düğümler beni rahatsız edene kadar,
Dallar kavrulmuş ve alaycı bir yüze büründü,
Pencereye doğru işaret eden ve göz kırpan bir büyücü gibi,
Beni tekrar oraya bakmaya büyüledi.
III
Artık bir ayna olmuştu
Ve içinde izlenebilen uzun bir perseptif;
Atalarımın birbirlerinin ardında küçülen görüntüleri,
Ve isimleri rehbere mürekkeplenmiş olan aynı akraba görünüşü,
Nesiller boyu benim çehrem, yapım ve kaşlarım.
IV
Ve o anda anladım ki
Beynimde yaptığım her kıpırtı, bükülme ve hareket,
Ruh halim ve konuşmalarım da,
Aynada yansıyordu.
Uzun zaman önce onlar tarafından böyle yapıldığı gibi.
Soyumun en ilki, en önde gelen yol gösterenleri,
Tahminin ve aklın erişemeyeceği kadar uzak bir antik çağda sislenmişti.
V
O zaman dedim, sesim alçalarak,
"Ben sadece en basit taklitçi ve sahteyim!’’
Böyle düşünsem de ‘’BEN BENİM
VE YAPTIĞIM HER ŞEYİ KENDİM YAPARIM.’’
O sayfadaki alaycı bükülme,
Normal şekline geri döndü, eğri bir anlam yaratmıştı;
Büyücünün aynası pencere karelerinden ayrıldı,
Ve lekeli ay ile sürüklenme yerlerini yeniden aldılar.