Rağmen

Nilay Akyol


saat sabahın dördü,

çöpçü süpürgesinin sesiyle uyanıyor şehir

ve bir kedi, yokuşun başında

kendini tüylerinden ibaret sanıyor hâlâ.

dünyanın bütün yalnızlıkları

bir kahve fincanında buharlaşıyor.

bir çocuk camdan bakıyor:

gökyüzü hâlâ duruyor yerinde.

bu yetmez mi?

bir sokak lambası yanıp sönüyor

ve o an

hayatın hiç bitmeyecek gibi olduğuna

inanıyorsun yeniden.

birinin kahkahası çarpıyor duvara,

dönüp dönüp geliyor,

oysa o kahkaha,

bir gün önceki ağlamanın izi.

ama işte yaşamak böyle bir şey:

yarım bir simidi,

tam bir güneşe tercih edebilmektir bazen

ve yürümektir sabahın ta kendisine,

ellerin ceplerinde,

gözlerin ufukta.