MEHMET BERK YALTIRIK RÖPORTAJI
Röportajcı: Behçet Koray
MEHMET BERK YALTIRIK RÖPORTAJI
Röportajcı: Behçet Koray
Kendinizi kısaca anlatır mısınız? Sizin hakkınızda kısa bir biyografi zaten vereceğiz lakin insanların sizin hakkınızda kısa bir “Google’lama” ile öğrenemeyeceği neler vardır? Mesela neden kendinize Son Gulyabani diyorsunuz? Gulyabani nedir ve siz neden sonuncususunuz?
Yaşamadığı ve yaşayamayacağı dönemleri, diyarları hayal etmeyi, hayal ettiklerini yazmayı seven, ait olmadığı bir zamanda türünün son örneği kalmış bir gulyabani. Arkadaş arasında bir lakap iken sonradan sonraya müstear adım, akabinde bir nevi kartvizitim oldu.
Korku ve fantastik türünde hikayeleriniz var. Bu iki türün Türkiye’deki durumları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu türde yazan kişilere neler önerirsiniz?
Eskiye oranla daha fazla üretilen, hem akademik hem de kurgu alanında neredeyse her ay yeni eserlerin, çalışmaların ortaya çıktığı türler. Çağdaş muadillerine göre yeni yeni keşfediliyor ama okurları, kitlesi günden güne artıyor. Fantastik türdeki eserlerin sayısı, korkuya göre daha fazla ama genelde bir türü takip edenler, diğer türle de ilgileniyorlar. Korku yazacak olanlara her fırsatta bu alanda işlenmemiş yeni tarzlar, konular bulabileceklerini söylüyorum. Daha fazla yazılıp okunmalı.
FABİSAD nedir, bir üye olarak neler yapıyorsunuz?
Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği, 2011 yılında bu türlere yıllarca emek vermiş, internet sitelerinden basılı edebiyata birçok alanda eserler üretmiş ustalarımızca, türlerin meraklılarınca kuruldu. Her yıl üstadımız Giovanni Scognamillo’nun onuruna yayımlanmamış öykü, roman ve illüstrasyon alanlarında GİO ödülleri düzenliyoruz 2013’ten itibaren. Öncelikli çalışmamız, bu alanlardaki yeni eserlerle ilgili, yeni çalışmalarla ilgili birbirimizi haberdar etmek, takip etmek. Onun dışında kendimiz müstakil olarak düzenlediğimiz etkinliklerde de FABİSAD hakkında, çalışmalarımızı hakkında meraklıları bilgilendirebiliyoruz. Şiarımız: “Hayal Kurmak Özgürleştirir”. Bizleri hem sosyal medyadan hem de internet sitemizden takip edebilirler: https://www.fabisad.com
Cadılar, vampirler, kabadayılar, şamanlar hakkında ürettiğiniz içerikler var. Sizi bunlar hakkında üretmeye iten şey nedir? Bu insan gruplarının tarihlerinden ilginç bir şey paylaşabilir misiniz?
Bunların yegâne ortak noktaları marjinal, sınırlarda, uçlarda yaşayan varlıklar, kişiler olmaları. Her birinin kendine has alt kültürleri, jargonları, batıl inanışları var. Edebiyatımızda daha sık okumak istediğim olaylar, olgular ve inanışlar hakkında, alt kültürlere dair yazmayı seviyorum. Bir zeybek için “Yedi evliya kuvvetindedir!” denildiği anda orada hem efelik alt kültürü hem Anadolu inançları kesişime giriyor mesela. Yahut Balkanlarda sınırlarda at koşturan bir grup akıncı, hem bölge folklorunda Nemçelilerin folklorunda korku hikayesi karakteri hüviyeti taşıyor, hem de kendisi bizzat Balkan inanışlarıyla karşı karşıya gelebiliyor. Bu kesişim noktalarını, arafta sıkışıp kalma vaziyetlerini hayal edip yazmak hoşuma gidiyor.
Hikayelerinizdeki karakterleri nasıl oluşturuyorsunuz? Gerçek hayattan mı ilham alıyorsunuz, yoksa tamamen hayal ürünü mü?
Tarihte olmuş ve olabilecek karakterlerden ilham alsam da çoğu zaman kurgu imbiğimden geçiyorlar, kendi hayallerimden doğmuşken bile bazı tarihi-kültürel izler taşıyabiliyorlar. Sokakta gördüğüm bir çehreden ilham alarak da karakter oluşturduğum oluyor.
Okuyucuya atmosferi geçirmek için kullandığınız teknikler nelerdir?
Coğrafi, kültürel ve tarihi arka planı kullanmayı seviyorum. Olaylar ve kişilerin daha ete kemiğe bürünmesini sağlıyor. Konuştukları şivelere de yer vererek bu gerçekçilik hissini pekiştirmeye çalışıyorum. Göremediğim bölgeler için fotoğraflar ve uydu haritalarından faydalanıp oradan eski dere kenarı patikalarına kadar bakıyorum, yöreden şarkılar ezgiler dinleyip oradaki insanların hislerini, sevgilerini ve nefretlerini nasıl ifade ettiklerini anlamaya çalışıyorum. Yazdıklarım bu atmosferde ortaya çıkıyor ve beni etkilediği gibi okuru da tesir altında bırakıyor.
11 Haziran 2022’de İstanbul Çemberlitaş Anadolu Lisesi öğrencileri size Kaplumbağa adlı fanzinin Aralık 2021 sayısını hediye aldınız. Tarihi Fantastik Kurgu Yazımı atölyesi vermiş biri olarak Türkiye'deki fanzinler hakkında ne düşünüyorsunuz? Eski fanzinlerle ne farklar görüyorsunuz?
Fanzinler, dergiler ve blogları, edebiyat nehirlerini besleyen ırmaklar gibi görüyorum. Tek başlarına bir anlam ifade etmiyor gibi geliyorlar ama o çağlayan nehirleri diri tutuyorlar, ana akımda yer bulamayan konuları, temaları işleyip yeni yeni okurları edebiyata kazandırıyorlar. Çemberlitaş Anadolu Lisesi’nden fanzin ve dergi çıkaran arkadaşlar epey ilgilenmişlerdi yazdıklarım, ürettiklerim hakkında. Dergilerinde, fanzinlerinde korku özel sayısı yapmışlar mesela bana da hediye ettiler. Bu alanlara meraklı yeni kalemlerin habercisi olarak görüyorum bu tür çalışmaları. Mesela şu sıra bilimkurgu alanında Roket gibi öykü dergileri, Yerli Bilimkurgu Yükseliyor ve Dedektif gibi e-dergiler, siberpunk türünde yayın yapan Neon Nexus dergi, bilimkurgu ve fantezi alanında öyküler Aether dergi gibi oluşumlar var. Tematik olmayan başka dergiler ve fanzinler de bu temalara bünyelerinde yer verebiliyorlar.
Arnavutça bir haber sitesinde sizinle alakalı ‘’Bir Türk yazarın Arnavut folklorundan İlham Aldığı Balkan Efsaneleri’’ isimli bir haber yayınlandı. Yazarken başka nelerden esinlenirsiniz?
Tarih ve folklor dışında fantastik diyarlardan, eserlerden ilham aldığım da oynuyor. Kendim vakit bulabildikçe arkadaşlarımla rol yapma oyunları oynuyor ve oynatıyorum. Bir dünyayı canlandırmak, karakterlere hayat vermek, insanlarla bir serüveni deneyimlemek kalemimi de besliyor.
Gazetelerde ve dergilerde yazılarınız yayınlanıyor. Yazdıklarını gazetelerde/dergilerde yayınlatmak isteyen yazar adaylarına/yazarlara neler önerirsiniz?
Yazdıkları türde yayın yapan tematik mecralar yoksa, bunları yayınlayabilecek alternatif oluşumlara baksınlar. İlk etapta ana akımda yer bulmaları çok zor ama internet çağında kendi okurlarınızı, kitlenizi bulmanız görece daha kolay.
2017’de Trakya Üniversitesi’ne bağlı Yaşam Sahnesi Tiyatro Topluluğu tarafından teşekkür belgesi aldınız. Tiyatroculuk alanında neler yaptınız, tiyatroculuk hakkında ne düşünüyorsunuz ve tiyatrocu olmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Aslında kendimi tiyatrocu olarak tanımlamam sadece sorulduğunda bir dönem amatör tiyatro ile ilgilendiğimi söylerim. 2006 Kasım ayından beri aralarında bulunduğum Yaşam Sahnesi ile ölmez bir gönül bağım var. Halen onlar vesilesiyle amatör tiyatroyla uğraşıyorum, doğaçlamalarını, sahneledikleri oyunları hem hazırlık aşamasında hem gösterimlerinde takip ediyorum. Tiyatroyla ilgilenmek insanı tanıma ve kalemimi tanıma anlamında bana hep yol göstermiştir, kesinlikle bir miktar büyü barındırdığını söyleyebilirim.
Bir internet sitesinde hakkınızda kültürümüzde cinler dışında korku öğelerinin var olduğunu gösterdiğiniz söylüyor. Yazdığınız bazı yazılarda bu amacı taşıdınız mı?
Yazdığım her öyküde, yazıda bu amacı taşıdım. Cinleri de yazmayı seviyorum ama yeterince değerlendirilmediğini, kendi kültürümüzü daha çok yansıtmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yazdığınız hikaye türlerinde senaryo çıkarma planınız var mı?
Son bir-iki yıldır buna hazırlanıyorum. Kendim senaryo yazmıyorum ama senaryo yazımı üzerine teorik kitaplar okuyorum, senaryo örnekleri okuyorum ve bazı denemeler, taslaklar üzerinde çalışıyorum. Eserlerimi görsel sanatlar üzerinden de okurlarıma ulaştırmak, yeni okurlarla buluşmak istiyorum.