DUYAMIYORUM
DUYAMIYORUM
Hayat bazen, ara sıra veyahut en azında nadiren ne kadar da sessizdir, değil mi? Görünürde bir huzur tezahürü gibi gelse de sessizlik, gerçekte insanın içini kemiren bir fırtına olabilir. Bugün etrafımı saran yüzlere baktım uzun uzun. Her biri yüksek duvarları olan birer kale gibi. Yüzlerinde neşeden ziyade yılınmış, yorulmuş ifadeler vardı. Gözler uzaklara bakıyor, eller ise yaşamın çoktan silinmiş çizgilerini arar gibi ceplerinde kuruş arıyordu.
Çoğu insan, içinden çıkamadığı bir kısır döngün esiri gibi hissediyor. Kalk erkenden sabahları, yine aynı yolu yürüyüp git işte, yine aynı insanlarla konuş ve yine her akşam aynı yorgunlukla evine dön. Hayatın çoğu için bundan ibaret olması, maalesef, çok acı bir gerçek. Sanki bir zamanlar hevesle atılılacak hayaller, yaşamın bu tekdüze akışında ezilip gitmiş.
Başkalarından bahsediyorum ama ben de çok şey değilim yani. Her şeyi sorgulamış biri olarak, o döngün dışında mıyım? Yoo. Belki biraz, bilmiyorum. Yine de, bu yazılı olmayan oyun kurallarına ben de uyuyorum çoğu zaman. Ama en azından farkında olmak, bana bir nebze nefes alır bir alan sunuyor. Sabahın erken saatlerinde kalkıp pencereden dışarı çıkıp bir ayrıntıda kaybolduğumda, yaşamın bana sunduğu o kısıtlamaları çözüyormuşum gibi hissediyorum.
Ancak şu var ki, hepimizin o ufak ışığı bulması gerekiyor. Kimimiz için bu iyi bir dostla yapılan sohbet, kimimiz için bir güzel dünyala götüren br melodi, kimimiz içinse sadece umuttur. Hayat ne kadar gri olsa da, o grinin içinde saklanan bir parça renk mutlaka vardır. Fakat çoğumuz bu rengi görmeye cesaret edemiyor. Alışkanlıklarımız, korkularımız ve hatta bazen umutsuzluklarımız buna engel oluyor.
Bana göre bu rengi görmek için, bir anlığına da olsa durup yaşamı hissetmek gerekir. Sadece bir nefes alıp etrafa bakmak ve göğe, ufuğa bakıp ‘’hayat işte bu aslında’’ demek, kendi içindeki karanlığa meydan okumak için yeterlidir bazen. İşte o an, grilik yerini rengin ilk kıvılcımına bırakır ve bu kıvılcım büyümeye başladığında, duvarlar çatlar, zincirler çözülür. Tek gereken, buna inanmak ve o ilk adımı atmaktır. Yani sanırım öyledir herhalde.
Kaynak: Bu sayfadaki görsel, freepik.com sitesinden alınmıştır.