İKİ DUA
Ceren Birinci
Bir hastanedeyiz ve saat on bire geliyor.
Bir doğum bekliyoruz, yeni bir hayat filizlenecek.
Dostluk peşindeyiz, sıcak kahvelerimiz elimizde ilerlerken,
“Seçim akşamı gibi hissettiriyor” diyorum.
İnsanın uyuyası gelmiyor.
Bekleme alanında oturuyoruz.
Sessiz kahkahalarla gülüyoruz esprilere.
Bazen artıyor sesimiz, biri kısana kadar.
Bazen konuşmak yasaklanıyor, protesto ediyoruz.
“Çocuğun geleceği yok, siz gidin” diyor doktor,
Kimsenin eve gidesi yok.
Herkes coşkulu, çağıl çağıl herkesin ruhu.
Devrim sabahı gibi hissettiriyor.
Bir anda “David Lynch ölmüş” diyor biri.
Geceme siyah düşüyor, üzülüyorum bir an sonra-
Mulholland Çıkmazı’nı düşünüyorum, Kayıp Otoban’ı.
Kayboluyorum kendi otobanımda ama biliyorum, bu yol denize çıkar.
Bütün çıkmazlarıma patikalar açtım yıllar içinde,
Bütün yollarımı terk edilmiş bir sahile bağladım.
Nereye gidersem gideyim biliyorum ki denize varacağım.
Martıların çığlıklarını takip edip bazen
Düşünceli şekilde yürürken yıldızlara bakacağım,
Tüm yolların sonunda kendimi hep aynı yerde bulacağım.
Son adımla ilk adım arasındaki mesafeye sıkışmış bir cümle gibi,
Hem tam hem yarım.
Bir hayat başlarken diğeri bitiyor.
Aynı gece bazen, aynı saatte.
Bir döngü gibi sonsuzluğun yankısı,
Ayrı uçlardayız hepimiz; çemberin noktaları,
Bazen birbirimize değiyoruz eğilip bükülerek,
Çoğunlukla teğet geçiyoruz insanlığa.
Uzaklaşırken yaklaşıyoruz bazen de.
Susuyor, gülüyor, konuşuyoruz.
Biz birbirimizin ailesi olmuşuz, o gece anlıyoruz.
Bir hastanedeyiz ve saat gece yarısını çoktan geçti,
Bekliyoruz işte,
Bir bebek sevgiyle nasıl da herkesi birbirine bağlıyor, hayret ediyoruz.
İki dua okuyorum biri David’in ruhuna,
Diğeri Beray’a şans amacıyla.
Bir hastanedeyiz, kendi kendimizi doğuruyoruz kendimizden.
Yılın ilk günü gibi hissettiriyor.
Görsel: freepik.com